Skip to main content

Yazılım projelerinin yaşam döngüsü içerisinde; iş analistleri olarak bizlere ‘‘En çok neyi daha iyi yapmak istersiniz?’’ sorusu yöneltilirse sanırım verilecek cevapları ortak bir noktada toplamak mümkün olacaktır.

  • Müşteri ihtiyaçları doğrultusunda; gerçek çözümü sunacak süreç, ürün ya da servise karar verip doğru kapsam ile yola çıkabilmek.
  • Bu kapsam için harcanan efor doğrultusunda, projede ortaya çıkan çıktı ile alakalı son kullanıcılara maximum değer/fayda sağlanması.

Sanıyorum ki bu iki cevap; yazılım projelerinde başarıya ulaşmak için iyileştirilebilecek en iyi noktalardandır. Elbette kurumların kültürleri, deadline baskıları ve taleplerin doğru önceliklendirilmemesi sebebiyle; projelerin UAT (Kullanıcı Kabul Testi) aşamasında yapılan işlerin doğru ihtiyaçlara yanıt vermemesi ve son kullanıcı beklentisinin ortaya çıkan iş ile örtüşmemesi gibi gerçeklerle maalesef karşı karşıya kalıyoruz.

Tam da bu noktada anlıyoruz ki; sonunda istenen çıktıyı almak için, gerçekten biz iş analistlerinin doğru rotayı bulmasını sağlayacak yaklaşımlara ihtiyacımız var. ‘’Design Thinking’’ (Tasarım Odaklı Düşünme) artık sadece tasarımcıların kullandığı bir metodoloji olmaktan çıkıp; yeniliği odağına alıp, işletmelerin her türlü sorununa çözüm getirme noktasında problemleri doğru anlama ve tespit etme sanatıdır diyebiliriz.


Yazılım proje döngüsüne kolaylıkla entegre edebileceğimiz tasarım odaklı düşünme yaklaşımıyla; son kullanıcı ihtiyacını hissederek anlamak, bu ihtiyaca yönelik yaratıcı/inovatif bir değer yaratacak fikri ortaya çıkarmak, böylelikle fark yaratan bir süreç tasarlamak ya da ürün geliştirebilmek mümkün olacaktır. İnsan odaklı bu yaklaşımın sağlayacağı en önemli fayda, bir projeyi gerçekleştirmenin en büyük sebebi olarak hangi probleme yanıt olacağını biliyor olmaktır. Henüz bulunmamış problemin çözümünün tespiti mümkün olmayacağı gibi, doğru anlaşılamamış ihtiyaçlar için geliştirilmiş yazılım projelerinin yaratıcı bir sonuç ortaya çıkarması düşünülemez.

Kapsam netleştirme ve analiz süreçlerinde sık sık faydalanılması gereken bu tasarım odaklı metot temel olarak aşağıdaki adımları içerir:

  1. ‘Understand the Problem’’: Design Thinking yaklaşımına göre problemin çok doğru tespiti proje başlangıcı için en temel noktadır. Çözüme kavuşturulmak istenen sorunun detaylıca anlaşılması gerekir.
  2. ‘’Discover’’: Tanımlanan soruna ilişkin daha empatik bir anlayışla tüm son kullanıcı/insan deneyimleri ortaya çıkarılır. Böylece belirlenen persona (hedef kitle) için problemin ana neden kaynağı hakkında daha detaylı bilgi elde edilebilir. Bu adımda Mind Map tekniği kullanımı ve 5 kez ‘Why?’ sorusuna verilen cevaplarla derinden insight yakalanması bizleri başarıya ulaştıracaktır.
  3. ‘’Ideation’’: Fikir üretme aşamasına geçtiğimizde ise, herhangi bir sınır olmaksızın projede yer alan tüm çalışanlar, son kullanıcılar, müşteriler ile birlikte fikir paylaşımı yapılır. Fikir üretme esnasında; problemden uzaklaşılmaması ve yakalanan insightlara yönelik olması unutulmamalıdır. ‘How Might We’ sorusuna verilecek yanıt teknikleri, brainstorming, big idea gibi metotlar bu adımı destekler.
  4. ‘’Elimination’’: Herhangi bir kısıtlama olmaksızın oluşturulmuş tüm fikirler burada bir süzgeçten geçirilir. Projenin tüm riskleri; maliyet, zaman kısıtı, mevcut pazar koşulları, rekabet, risk, yasal zorunluluklar gibi sebeplerden dolayı fikirlerden hangilerinin hayata geçirileceği kararı kritiktir. Now/Wow/How matrisinden kolaylıkla faydalanılabilir.

  • ‘’Prototype’’: Fikirlerin daha net anlaşılması, kullanıcıların projenin sonunda ortaya çıkarılacak ürün/süreç ile alakalı daha net kapsam onayı verebilmesi, gidilmek istenen noktaya bu şekilde daha doğru ulaşabileceğinin daha net anlaşılması için prototip üzerinden hayata geçirilecek fikirlerin görselleştirilmesi önemlidir.
  • ‘’Evaluation’’: Projenin gerçekten kapsamının netleştiği ve kullanıcılar ile mutabık kalınması gereken scope bu adımda oluşur. Prototipler üzerinden müşteriler ile yapılacak basit testler, prototipler için alınan geri bildirimlerden yola çıkılarak ‘go / no-go’ kararı alınır.

Tasarım odaklı izlenecek bu adımlar sayesinde yazılım projelerinin kapsam belirleme sürecinde sağlanacak iyileşmesi kesinlikle yadsınamaz. Son kullanıcıların işin içerisine en baştan dahil edilmesi, problemlerin empatik yöntemler ile doğru tespiti, soruna yönelik tam çözümün bulunması için tüm proje çalışanlarının birlikte rol üstlenmesi ile oluşturulacak kapsam bizlere doğru projede olduğumuzu gösterecektir. Böylece sözde inovatif üretimler, motivasyonu düşük proje çalışanları, ürün/süreç ya da ortaya çıkarılmış servis hizmetinden memnuniyetsiz son kullanıcılardan uzak; gerçek ihtiyaca yanıt veren, kreatif, o işletme için tariflenmiş/mevcut bir sorun çözüme kavuşmuş olacaktır.

Peki biz mühendisler, her şeyimizi analitik düşünme, planlı ve hızlı aksiyon alma, daha problemi duyar duymaz çözümü beynimizde düşünen kişiler olarak, nasıl tasarım odaklı olacağız? Aslında yanıt çok da basit: Sağ beyni geliştirmek! Resim yapmak, şarkı söylemek, kurgulamak, her gün evimize yürüdüğümüz yolu arada bir de olsa değiştirmek, hayal kurmak, sanatla iç içe olmak… Daha iyi bir yazılım dünyası için sanatın etkisi kimin aklına gelirdi, değil mi?…

Bahattin Emre ÖZDEMİR
BA-Works, İş Analizi Ekip Lideri