Skip to main content

Bir yılı uğurlayarak, yenisine merhaba dediğimiz bu zamanlarda, dönüp arkamıza baktığımızda biz iş analistleri olarak gündemimizden düşmeyen yegâne konu tartışmasız “Agile” idi. Gündemin zirvesini ise agile ile harmanlanan yeni nesil iş analizi trendleri, strateji odağında doğru kapsam belirleme için uygulanan tasarım odaklı yaklaşımlar (Design Thinking), içgörü (insight) odaklı ihtiyaç/fırsat/problem analizleri, tasarımla agile’ı birbirine harmanlayan “Design Sprint”, insanı odağına almış dijital dönüşüm konseptleri takip etti.  2019 yılı bizlere Leonardo Da Vinci’nin sadelikle alakalı meşhur sözünü hatırlatır gibi iş analizi alanında da daha sade, daha çevik ve yalın yaklaşımlar sektörde yerini korumayı başardılar. Bu konsept ve metodolojilerin eşliğinde önümüzdeki yıllarda; SDLC döngüsüne ne kadar otomasyon, ne kadar yapay zeka, en nihayetinde ne kadar teknoloji eklersek ekleyelim; bu döngünün eşsiz mimarı her zamanki gibi yine insan olmaya devam edecektir. Kullanıcı ihtiyaçları, sistemsel problemler, yeni fırsatlar doğrultusunda oluşturulacak çözüm konseptlerini tasarlarken gerçekten hissetmek (empati odaklılık), yaratıcı düşüncelerle inovasyon bayrağını hep yukarıda taşımak bu eşsiz mimarların görevi olmaya devam edecektir. İş analisti, sistem analisti, proje yöneticisi, yeri geldiğinde fonksiyonel testçi şapkalarının hepsini taktığımız bu sektörde “yaratıcı düşünme” yönümüz her daim canlı ve zinde kalmak zorundadır. Hadi gelin, yıla veda ederken metodolojilerin/dönüşüm süreçlerinin hepsinin ötesinde, profesyonel hayatımız dışında dahi uygulayabileceğimiz eşsiz bir yaratıcı düşünce tekniği olan “Six Thinking Hats (STH)” metoduna birlikte göz atalım.

STH metodunun ortaya nasıl çıktığına tarihsel yolculuk eşliğinde değinecek olursak belki de anlatmak için M.Ö. 2400’lü yıllara uzanmak gerekir. Sokrates, Plato, Aristo gibi düşünürlerin şekillendirdiği klasik düşünce yaklaşımlarında her ne kadar analiz olduklarını görsek bile, klasik düşünce modelinde; tartışma ve yargılarımız ön plandadır. Herhangi bir odak noktası olmayan bu yapı literatürde “vahşi batı tarzı” düşünme modeli olarak da anılır. Bir problem ya da herhangi bir konu karşısında kişilerin kendi fikirlerini ön plana attığı, çoğunlukta tartışmanın yaşandığı ve konunun tamamının keşfedilmesinde eksik kalınan bir düşünce modelidir. Konu farklı pencerelerden değerlendirilmediği için de büyük resmin tamamının yakalandığından söz edilemez.

Edward Bono’nun 20. yy.’da ortaya attığı “Parallel Thinking” (Paralel Düşünme) modeli ise bu klasik yaklaşımlardan sıyrılarak yaratıcılığı ön plana çıkarmayı hedeflemiştir. Psikoloji ve kimya ile ilgilenen Bono; yazarlık, danışmanlık ve yeni nesil düşünce tarzı hakkında birçok yayın ve tekniğe imza atmıştır. Yaratıcıyı düşüncenin bir yetenek değil, doğru koşullar altında öğrenilebilecek bir yaklaşım olduğunu savunan Bono aşağıdaki meşhur sözünü biz yaratıcılık ve inovasyon peşinde koşanlara miras olarak bırakmıştır:

“Creative thinking is not a talent; it is a skill that can be learned. It empowers people by adding strength to their natural abilities which improves teamwork, productivity, and where appropriate, profits.” – Edward de Bono

Paralel Düşünme modeli klasik düşünce tarzının tam aksine ilgili problem ya da konsepte aynı anda tek pencereden bakma ve sırasıyla tüm bakış açılarına geçerek durumu tüm yönleriyle keşfetmeyi hedefler. İlgili bakış açısına geçildiği noktada konuyu tartışan tüm takım üyeleri kendi önyargı, deneyimlerinden uzaklaşarak sadece o bakış açısı üzerinden düşünmeyi amaçlar. Böylece durumun parçalarına eş zamanlı odaklanılarak her bir parça keşfedilir, bütün kaçırılmaz; mevcut durum analizinin ötesinde, yapıcı olma ve yaratıcılık ön plana geçer. “Ne” sorusunun yanıtı yanı sıra “Ne olabilir” cevabı da paralel düşünme felsefesi kapsamında yer alır. Peki, bizler paralel düşünme yapısına nasıl geçebilir ve uygulayabiliriz? Yanıt yine Bono’dan geliyor. “Six Thinking Hats” metodolojisi ile başarılı bir paralel düşünme seansı gerçekleştirmek mümkün. Alışkın olduğumuz dünyamızdan benzetme ile netleştirecek olursak, nasıl ki agile bir felsefe ve uygulamaya dökebilmek için en çok tercih ettiğimiz çerçeve scrum ise; paralel düşünme yaklaşımını da onu çerçevelendiren STH tekniği ile uygulamak mümkün olacaktır.

Bu teknik; verimli toplantı yönetimi, problem çözme, karar verme, herhangi bir konsept ile alakalı tasarım geliştirmek için etkin şekilde kullanılabilir. Tasarım odaklı analiz metodolojisinin Ideation (Fikir geliştirme) adımında yoğun kullanılan bu yöntem ile yaratıcı ve inovatif fikirlerin ortaya çıkmasını da kolaylaştıracaktır.  

Design Thinking Methodology

İsminden de anlaşılacağı üzere STH tekniğinde 6 farklı şapka mevcuttur.  Sürece katılan tüm kişilerin eş zamanlı takacakları farklı şapkalar için her bir şapkanın perspektifinden durumu analiz etmeleri ile istenen hedefe ulaşmak esas amaçtır. STH tekniği uygulanmaya başlanırken, neyin konuşulacağı (bir problem ya da fırsat), ne hedeflendiği (gidilmek istenen vizyon), nasıl bir çıktıya (karar aşaması) ulaşılmak istenildiği net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Her bir şapkaya yaklaşık olarak benzer süreler verilmeli ve uygulama sonucu bir karar alınması sağlanmalıdır.

The Six Thinking Hats

  • Beyaz Şapka: Bu şapka perspektifinde durumla alakalı gerçekler, bilgi, data, gördüklerimiz, duyduklarımız, alınan geri bildirimlerin tamamı değerlendirilir. Önyargı ve kişisel deneyimler tamamen devre dışı bırakılarak problem/fırsat ile alakalı eldeki tüm veriler analiz edilir. Bildiklerimiz ve bil(e)mediğimiz her gerçek bu şapka takılı olduğu esnada ortaya çıkarılır.
  • Kırmız Şapka: Bu perspektif de duygular, iç sesler, içgörüler, empati ön plandadır. Yargıdan çok bu çözümün ya da konseptin kişilere neler hissettirdiği, iç sesimiz üzerinden alınacak kararın doğru noktaya götüreceği/götürmeyeceği veya çözümün iyi hissettirip/hissettirmediği üzerinde durulur.
  • Siyah Şapka: Renginden de anlaşılabileceği üzere pesimist bakış açısına yöneldiğimiz şapkadır. Çözümün zorlukları, dezavantajları, problem oluşturabilecek noktaları, aleyhte oluşabilecek durumlar ortaya atılır. STH tekniği uygulanırken bu şapka takıldığında bu perspektifte fazla madde alt alta sıralanabilir olsa dahi, çözümle alakalı yere sağlam basma ve negatifliklere yönelik önlem alınması noktasında kritiktir.
  • Sarı Şapka: Sarı şapka takıldığı noktada, durumun fayda getireceği yönler, avantajlar, katma değer ve lehine oluşacak opsiyonlara odaklanılır. Bu işi gerçekleştirme durumunda optimist açıdan neler elde ederiz, aksiyon uzun dönemde ne gibi katkı sağların altı doldurulmalıdır.
  • Yeşil Şapka: Bu şapka yaratıcılık üzerinde duran ve yenilikçi fikirlerin tam on ikiden vurulmasını sağlayacak bir bakış açısıdır. Elimizdeki kaynak, bilgi, deneyim yeterliliğinden bağımsız olarak; yaratıcı fikir, farklı çözüm alternatifleri, “out of box” düşünme tarzı ile konsepte inovasyon katmayı hedefler.
  • Mavi Şapka: STH tekniğini disipline eden ve verdiğimiz Agile benzetme örneğine göre Scrum Master görevini yerine getiren şapka demek pek de yanlış olmaz. Her bakış açısına yeterince zaman tanındığını, STH tekniğinin doğru uygulandığını denetler. Her şapka altında elde edilen sonuçlar doğrultusunda karara gidilerek, STH‘in çıktısının ne olduğunu tanımlar. Verilecek kararın ne olacağı, uygulanacak çözümle mi ilerleyeceği noktasında tekniğin katma değerini göz önünde bulundurur.

Yıl değişir, devran döner. Kavramlar, metodolojiler, yaklaşımlar, bakış açıları evrilir. Bir dönüşüm başka bir dönüşümü tetikler. Baki olan “yaratıcılıktır”. Değişime adapte olabilmek adına geliştirdiğimiz her bir kas için gerekli olan protein maddesi yaratıcı düşünmedir. 2020’de başlanacak tüm projelerde fikir üretmek için uygulanabilecek STH tekniği, paralel düşünme zemini oluşturmanıza eşsiz katkı sağlayacaktır. Biz iş analistleri için bu yıl da olmazsa olmazımız nedir sorusunun yanıtı göz kırpıyor: Yaratıcı düşünce yaklaşımımız…

Bahattin Emre ÖZDEMİR – Meltem İpek UMUTLU